| |
BAŞ SAYFA
DÜŞÜNCE ODASI
MAVİPENCERE
GÖZLEMEVİ
ARKABAHÇE
IŞIKLIYOL Alıntılık Belgelik Yarenlik Okumalık Bakmalık Gezinmelik |
BİR ANI Necdet Kesmez
Bilgisayara ilgim daha eski olmakla beraber “resmî(!)” ilişkim ”Yöneticiler İçin Bilgisayar Kavramları” adıyla IBM’in 1968 yılında açtığı bir kursla başlamıştı. Şimdi, geriye dönüp baktığımda pek çok acı tatlı anı aklıma geliyor. Birim Kayıt Makinaları, unit record machines delikli kartlar punch cards gibi nostaljik aygıtlarla ilgili olaylar hemen öne çıkıyor, ama biraz daha ileri günlerden söz açmak genç bilişimcilerin belki daha çok ilgilerini çeker diye düşünüyorum. Gelirler Genel Müdürlüğüne bir Bilgi İşlem Merkezi kurulması Bakanlık Makamınca onaylandıktan sonra, ilk işimiz Genel Müdürlük personeli arasından zekâ ve yatkınlık testi ile seçilen 20 arkadaşımıza ODTÜ Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi - İşletme Bölümünde bir yıl süreli bir Bilgisayar ve Programcılık Kursu açmak olmuştu. Bu kursun amacı ekonomi, maliye, vergi konularında belli düzeyde teori ve uygulama bilgisine sahip vergicilere sistemci ve programcı olarak yetiştirilmeleri yolunda başlangıç bilgilerini vermek şeklinde tanımlanmıştı. Çoğu İşletme Bölümü öğretim üyesi olan öremenlerimiz konuya bizler kadar heyecnla yaklaşıyorlardı. Yönetimini ise iki eş-başkan olarak sevgili Muhan Soysal Hoa ile birlikte üstlenmiştik. Bu arada Gelirler Genel Müdür Yardımcısı olarak yürütmek zorunda olduğum görevlerim nedeniyle çok yoğun olmama rağmen, kursiyerlere verilen bütün dersleri evde çalışarak öğrenmeye ve onlardan geri kalmamaya çalışıyordum. Böylece ben de dışardan kursu bitirmiş gibi oldum. Ama sonradan fakına vardım ki bu kurs süresinde benim asıl kazanımım, kurs konularında değil Muhan hocanın renkli kişiliği, çalâk zekası ve geniş bilgi birikimi sayesinde zihnimde açılan yeni bakış açılarının sağladığı sorunları ele alma yöntem ve yaklaşımları konusunda oldu. Ne yazık ki bu güzel insanı çok genç yaşta Ağustos, 2006 da kaybettik. Işıklar içinde yatasın, sevgili hocam!. (*) . Kurs Ekim 1974 de sona erdiği halde ne bir bilgisayarımız ne de başka bir bilgi işlem aygıtımız olmadığı için, çiçeği burnunda programcı arkadaşlarımız bir makineye kavuşacağımız günü iple çekiyorlardı. Sonunda dört gözle beklediğimiz ilk “alet”imiz gümrükten çekildi. Maltepe Vergi Dairesinin bulunduğu binanın bize ayrılan 5 inci katında kutular açıldı. Sistemi, Hacettepe Vakfının bir kuruluşu olan Sisag Ltd. Şirketinden satın almıştık ki o zamanlar Sisag’ın Genel Müdürü sevgili Zafer Kurdakul idi. Cihazların kutusu açılınca, başlarında teknik bölüm sorumlusu sevgili Faruk Dilaver olmak üzere şirket elemanları hemen kurulum ve yerleştirme işlerine başladılar. Bizim sabırsızlığımıza rağmen bu iş ancak akşam saat dokuzda bitti. Sisag ’tan gelen programcılar ve teknisyenler bir kere çalıştırıp sistemin doğru kurulduğunu gördükten sonra, “vakit geç oldu, nasıl çalıştıracağınızı yarın size anlatırız” diyerek, bilgi giriş biriminin yöneticiliğini üstlenecek olan programcı arkadaşım Zafer Türkmen ile beni neredeyse ağlamaklı bir halde bırakıp gittiler. Bu alet gerçek bir bilgisayar main frame computer değil, bir Bilgi Giriş Sistemi Data Entry System idi. Olsun, biz buna da razıydık. Çünkü sistem, PDP-8 adlı bir minikomputer, Bir teyp birimi 32 akılsız (dummy)terminal ve konsol olarak kullanılan bir “teleprinter” den oluşuyor ve epey göz dolduruyordu. Bir de çok güzel elkitapları vardı. Zaferle ikimiz hemen bu kitaplara yumulduk. Saat sabahın ikisine geldiğinde epeyce bir şeyler öğrenmiş, hatta, sistem işletmenine yönelik olarak hazırlanmış ve doğal dile yakın bir komut kümesi bulunan, kullanıcı dostu özel programlama diliyle birkaç ufak “talimat” da yazabilmiştik. Derken aklımıza, program dilinde gözümüze çarpan “hızlı yanıt” (quick prompt)özelliğinden yararlanarak bizi böyle yüzüstü bırakıp giden Sisag’çılara bir oyun oynamak geldi. Bu Hızlı Yanıt yordam ile teleprinterin bazı tuşlarına birkaç basit işlem ve anlamlı metinler atadık. Ertesi sabah Faruk ve diğer Sisag’çı arkadaşlar gelip sistemi çalıştırınca, Zafer onlara çaktırmadan bu tuşlardan bir tuşa basmayı becerdi. Aklımda tam olarak kalmadı ama, önce teleprinterden , İngilizce olarak “Hey ahbap, sistem böyle mi açılır?”, mealinde bir mesaj dökülüverdi. Teknisyen talaşla arka arkaya tuşlara basamaya başlayınca da Zafer yine çaktırmadan akşam hazırladığımız diğer tuşlara basıveriyordu. Bunun üzerine teleprinterden “Bak yine yanlış yaptın”, “ “Arkadaş bu değirmen değil bilgisayar” gibi mesajlar gelmeye başladı. Sisagçılar bir hayli şaşırdılar, panikleyip yanlış yanlış işler yaptılar, sistemden bu sefer gerçek uyarılar da gelmeye başladı. Biz kendimizi tutamayıp gülüverinceye kadar bu oyun devam etmişti. (*)Sevgili Muhan Soysal Hocanınne ne kadar kendine özgü bir hoca olduğu bu web sitesinin başka bir bölümünde yer alan |