| |
BAŞ SAYFA
DÜŞÜNCE ODASI
MAVİPENCERE
GÖZLEMEVİ
ARKABAHÇE
IŞIKLIYOL Alıntılık Belgelik Yarenlik Okumalık Bakmalık Gezinmelik |
BİRLEŞELİM
Biliyoruz ki Bilişim Toplumu oluşurken bir taraftan kamu hizmetleri gelişecek, diğer taraftan da Devletin yurttaşı ile etkileşim biçimi değişecektir. Çünkü e-Devlet’te, kamu hizmetlerinin, bu hizmetleri sunan idareler ile yöneticilerin kolaylarına geldiği gibi değil, bu hizmetlerden yararlananların (yuttaşların, hemşerilerin) gereksinimlerine göre yapılandırılması esas olacaktır. Tabii bu, geceden gündüze geçer gibi değil, yavaş yavaş gerçekleşecek ve zaman, emek ve kaynak gerektirecektir. Ayrıca bu dönüşüm bugünkü bilişim sistemlerinin kurum içinde ve kurumlar arasında bütünleştirilmesi yoluyla değil, bütün kamu kurum ve kuruşlarında bir yeniden planlama, düzenleme ve yapılandırma (1) . çalışması yapılarak gerçekleşecektir. Bilişim’in bir önceki sayısında yer alan yazımızda (2) . ülkemizde yıllarca önce başlandığı halde bir türlü etkin olarak uygulamaya konulamamış olan pek çok bilişim projesi bulunduğunu belirtmiş, bu projelerin sorunlarını daha yakından irdelemek gereğine işaret etmiş ve e-Devlet’e geçiş bağlamında bütün yükün profesyonel bilişimcilerin omuzlarına yükleneceğini ifade etmiştik. Gerçekten bu büyük hayalin gerçekleşmesi bilişimcilerin bu yükü omuzlamakta gösterecekleri başarıya bağlı olacaktır. Haber iyi mi kötü mü ? Yukarda sözü edilen bilişim projelerinden birisi ve belki de en kapsamlısı olan MERNİS Projesinin “Kasım ayından itibaren” uygulamaya konulacağı haberi Milliyet Gazetesinde birinci sayfada 8 sütunluk manşetten duyuruldu (3).Haberde yer alan bilintilerden (4) . > bazıları şöyle: Bakanlar Kurulu, her vatandaşa bir kimlik numarası verilmesine ilişkin "Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi" projesinin kasım ayında hayata geçirilmesine karar verdi. Buna göre :
Bu satırları okurken dudaklarınızın tebessümle bükülmekte olduğunu görür gibiyim. Bu tebessümünüzün nedeni tatlı bir mutluluk duygusu mu, yoksa acı bir istihza mı? Bilemiyorum. Kendi hesabıma bu habere, Devletin hantallığını, kamuda çalışan bilişimcilerin olumsuz koşullarını bilen, kös dinlemiş eski bir bürokrat olarak, gerçekleşmesi zor bir hayalmiş gibi bakma eğiliminde olduğumu inkar edemeyeceğim. Yine de, bu eğilimimi bastırıp, habere kuşkuyla değil, umutla bakmak istiyorum. Ama bu kez de, “ya bu haber aynen gerçekleşirse” diye içime tarifsiz bir korku düşüyor. Ulusal Bilgi Numarası altında her vatandaşla ilgili tüm bilintilerin bir veri tabanında toplanmış olduğunu bir düşünün!. Bu takdirde, haberde öngörülen cek-cak’ların ne kadarı gerçekleşir bilemem; ama, Susurluk, Tele-Kulak gibi skandalların yaşanmış olduğu ülkemizde, bizler hemen bir şeyler yapmaya başlamazsak, bundan üç-beş yıl sonra bu skandalların çok masum olaylar haline indirgenmiş olacağını hiç çekinmeden iddia edebilirim!
Ne gelir elden? Tabii ki yıllardır bu kadar emek ve para harcanmış olan ve gerçek bir ihtiyaca cevap vereceğine de inanılan MERNİS projesinden vazgeçilmesi düşünülemez. Kaldı ki diğer büyük bilişim projeleri de, bugün değilse yarın meyvalarını vermeye başlayacaklar ve göz açıp kapayıncaya kadar geçecek kısa bir zamanda, e-Devletin ögelerinin oluşuvermiş olduğunu göreceğiz. Ama insan haklarına, kişisel özgürlüklere pek fazla değer vermediği defaatle görülmüş olan Devlet’in bazı kurum ve kuruluşlarının eline, kişilerle ilgili tüm bilintilere kolayca ulaşmak olanağını sağlamadan önce bazı önlemler alınması gerekmez mi? “Ne yapılabilir ki!”diyenlere, bundan 26 yıl önce, Fransa’da, Le Monde Gazetesinin , 21 Mart 1974 tarihli nüshasında yayınlanan bir haber üzerine başlatılan “Safari mi Yoksa Yurttaş Avı mı ? (5) . adlı kampanyayı hatırlatmak isterim. Sosyal Güvenlikle ilgili bilintilerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca kullanılmasına karşı çıkan çeşitli dernekler tarafından yıllarca sürdürülen bu geniş kampanya ile nihayet istenen sonuç elde edilmiş ve zamanın İçişleri Bakanı son dakikada projeden vaz geçildiğini bildirmek zorunda kalmıştı. Bunun üzerine Hükümet “kamusal yetkilere karşı kişisel özgürlükleri irdelemek suretiyle, bilişimin kamu ve özel sektörde gelişmesini güvence altına alacak” bir komisyon kurulmasını kararlaştırmıştır. Bilişim konusunda kamuda örgütlenme sorunlarının tartışıldığı bu günlerde Bilişim ve Özgürlükler Ulusal Komisyonu ( CNIL) (6) . adıyla 6 Ocak 1978 tarihinde kabul edilen bir kanunla kurulmuş olan bu komisyon hakkında kısa bir açıklmanın yararlı olacağını düşünüyorum: Komisyon’un 17 üyesi bulunmaktadır. Parlamenterler, yüksek hakimler veya üstün yetenekleri ile tanınmış kişilerden oluşan bu 17 üyenin on ikisi bağlı oldukları kurumlar tarafından seçilir. Örneğin, Komisyon Başkanı aynı zamanda Danıştay’da bir dairenin başkanlığı; Başkan Vekili, Ekonomik ve Sosyal Komite Üyeliği; Başkan Yardımcısı ise Millet Meclisi Başkan Yardımcılığı olan asıl görevlerini de sürdürmektedirler .Üyelerin görev süresi 5 yıl olup bu süre dolmadan görevden alınmaları mümkün değildir.
Yukarda sözü edilen kampanya sonunda Fransa’da kabul edilen kanun, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin kişisel özgürlüklere etkileri açısından, çok önemli hususları içermekteydi. Bu kanunda ele alınan konular üzerinde, bugüne kadar uluslararası ve ulusal forumlarda uzun tartışmalar ve yoğun çalışmalar yapıldı. Bildiri, Yönerge, Anlaşma, Kanun gibi çeşitli uluslararası veya ulusal hukuksal metinler hazırlandı, kabul edildi ve uygulamaya konuldu. Bağımsız bir kamu kurumu olan Komisyon’un ana görevi kişisel verileri tutmakta olan kamu veya özel kuruluşları denetim ve gözetim altında bulundurarak kişisel özgürlükleri güvenceye bağlamaktır. Kişisel bilgilerden oluşan bir veri tabanı oluşturmak isteyen her kuruluş Komisyon’un görüşünü almak zorundadır. Diğer taraftan, kendileri ile ilgili olarak derlenmiş olan kişisel bilintilere erişmek isteyen herkes Komisyon’a başvurabilir. Bu bilintilerin doğru olmaması halinde Komisyon düzeltilmesini emredebilir. Burada gözden kaçırılmaması gereken husus şudur: Bu çalışmalar ilk başladığında ne kişisel bilgisayarlar, ne de Internet vardı. Bilişim Toplumu gibi kavramlar bilişimcileri ve yöneticileri değil, daha çok gelecek-bilimcileri ilgilendirmekteydi. Oysa şimdi e-ticaret işte burada. e-Devlet’in gelişi ise, “belki yarın belki yarından da yakın”. Bu bakımdan günümüzde tartışma ve çalışmalar yeni bir önem kazanmış olarak devam etmektedir. Haklar ve Özgürlükler Bugün demokrasi deyince, ülkeyi, halk çoğunluğunun hür iradesiyle seçilen temsilcilerin yönetmesini ve buna karşılık, çoğunluğun gücünün, kişilerin hak ve özgürlüklerini güvenceye alınmasını sağlayacak şekilde, sınırlandırılmasını anlıyoruz. Teorik açıklamaları ve ayrıntıları bir yana bırakarak kişilerin hak ve özgürlüklerinin başlıcalarını, şöylece sıralayabiliriz:
İnternet’te Sansürün Yasaklanması konusu İletişim özgürlüğü ile ilgili olarak, şifre kullanma hakkı ise kişisel yaşamın gizliliği ile ilgili olarak tartışılan konuların başında gelmektedir. Kişisel Yaşamın Gizliliği’ nin, üzerinde en çok durulan ve şimdiden önemli ilerlemeler sağlanmış olan konu olduğunu görmekteyiz. Bu hakla ilgili olarak aşağıdaki kavramlar üzerinde de durulmaktadır. Önceden bilgilenmek hakkı: Kişi hakkında herhangi bir konuda bilinti toplanacak ve kayıt tutulacak ise, bu çalışmayı yapacak kurum veya kuruluş bunu kişinin haberi olmadan yapmamalıdır. Bilgi isteme hakkı: Kişi kendi hakkında bilinti toplayan ve kayıt tutan bir kurum veya kuruluştan o kişi istediği takdirde bu bilinti ve kayıtlara erişmesine izin vermelidir. Doğrudan erişim hakkı: Bir kurum veya kuruluş tarafından toplanan bilintiler ve tutulan kayıtlar doğrudan belli kişilerle ilgili ise (o kişilerin isimlerine göre saklanmakta ise ) o kişiler bu bilinti ve kayıtlara bizzat erişmek hakkına sahip olmalıdır. Dolaylı erişim hakkı: Kişinin sağlığı, Devletin güvenliği, ülke savunması gibi konularda toplanan bilintiler ve tutulan kayıtlar belli kişilerle ilgili olsa bile, o kişiler bu bilgilere bizzat değil, ancak onlar adına hareket edecek bir vekil aracılığı ile erişebilirler. Örneğin sağlık konularında, bu vekil, kişinin kendi atadığı bir tıp doktoru olabilir. İtiraz Hakkı: Bir kurum ve kuruluşun yürüttüğü bilinti toplama ve kayıt tutma faaliyeti kapsamında bulunmadığı görüşünde olan kişi, bu görüşünü yasal nedenlere dayandırabiliyorsa, bu çalışma kapsamına alınmasına itiraz edebilmelidir. Ayrıca, kişinin açık izni olmadan, yasayla belirlenmiş bir zorunluluk olması hali dışında, onun hakkında ticari amaçlarla bilinti toplanamamalı ve kayıt tutulmamalıdır Düzeltme isteme hakkı: Kişi kendi hakkında toplanan bilintiler ve tutulan kayıtlarda yanlışlık olduğunu saptadığı takdirde, kayıtların düzeltilmesini ilgili kurum veya kuruluştan isteyebilmelidir. Tehlike nerede e-Devlet’de bütün bu hak ve özgürlüklerin korunması ve hatta daha da genişletilmesi amaçlanmalıdır. Ancak, güç, çoğu kez hak yerine geçmekte ve bir şekilde güç sahibi olan kişiler, ahlâk ve hukuk kurallarına uyma zorunluğunun dışında kalmayı hak ettiklerini düşünebilmektedirler. Bilişim ve iletişim teknolojilerinin sağlayacağı büyük bilgi ve bilinti hazineleri ve etkin saklama, sınıflandırma, erişme mekanizmaları Devlet yöneticilerine büyük güçler kazandıracağı için e-Devlet’te bu güçlerin kötüye kullanılması olasılığının üzerinde durulması gerekmektedir. İşte bu yüzden gerek resmî kurum ve kuruluşlar ve gerek sivil toplum örgütleri ulusal ve uluslararası forumlarda konuya önemle eğilmekte, çözümler üretmeye çalışmaktadır. Aşağıdaki kutucukta, bunların bir kısmının isimleri verilmiştir. Ülkemizde de kişisel hak ve özgürlükler konusunda yoğun çalışmalar yapan pek çok resmi ve özel kurum ve kuruluş yer almakta ise de bu çalışmalar sırasında bilişim ve iletişim teknolojilerinin bu hak ve özgürlüklere olumlu veya olumsuz etkileri üzerinde fazla durulmamaktadır.
Buluş ve SorumlulukNitrogliserini bulan Nobel, bu buluşu dolayısı ile insanlık için yarattığı tehlike ve zararların bir ölçüde bağışlanması amacıyla, kendi adıyla anılan bilim, sanat ve barış ödülünü ihdas etti. Nükleer füzyon konusunda çığır açan çalışmaları yapmış olan bilginlerin çoğu Barış hareketlerinin en ateşli katılımcıları oldular. Dünyanın birçok ülkesinde, e-Devlet projeleri üzerinde çalışmakta olan bilişimcilerin de benzer bir duyarlık içinde oldukları gözlemlenmektedir. Çünkü yukarda biraz açıklandığı gibi, e-Devlet projelerinin büyük yararları yanında, kişisel hak ve özgürlükler açısından bazı sakıncalar yaratabileceğinden korkulmakta, hatta bu sakıncaların bir kısmı ile şimdiden karşılaşılmaktadır. O halde, ülkemizde de bilişimciler, bir taraftan bu projelerin gerçekleştirilmesi yolunda özverili çabalarını sürdürmeli, diğer taraftan da başka ülkelerdeki meslektaşları gibi, bu sakıncaları ortadan kaldıracak teknik, sosyal, kültürel ve hukuksal önlemlerin alınması yolunda çalışmalar yapmalıdırlar. Çünkü Anadoluda bir halk deyimi vardır:,
|
(1) Re-engineering ▲ Metne geri dön |