Siyasal sistemlerde yer alan niteliklerden üçü çok önemlidir:
Ulusal Egemenlik Güvenlik İyi düzenlenmiş Anayasa
En iyi anayasa ise yasal hakları
Prenshükümdar,
asiller ve
halk arasında, her birinin gerçek gücüne göre paylaştıran anayasadır ki böyle bir anayasanın bulunduğu ülkede zafer kazanabilen ihtilaller gerçekleştirmek pek mümkün olmaz; bu yüzden de o ülkede
istikrar hüküm sürer: Bununla beraber istikrar adına halka daha fazla önem ve güç tanınması uygun olur.
Siyasal eylemler bakımından eldeki araçların nitelikleri ve sayısı gibi hususlara dikkat etmek gerekir. Etkili olmayacağı baştan belli olan yöntemlerle siyasal bir amaca erişmeye çalışmak boşuna bir uğraştır.
Amacın “iyi” olduğu kabul ediliyorsa kullanılacak araçlar belirlenmelidir. Bu aşamada amacın iyi veya kötü olduğunu irdelemek yerine araçların teknik açıdan uygun olup olmadığına bakmak yeğdir.
“Başarı" amacınız ne olursa olsun ona erişmek demektir. Başarı hakkında bilgi edinirken, kötülerin başarılarının da aynen iyilerin başarıları gibi gözlemlenmesi gerekir; hatta bu incelemede kötülere daha fazla ağırlık verilmelidir; çünkü başarılı
günahkârlar (sinners) başarılı
azizlerden (saints) daha çoktur.. Ayrıca bu bilgiler bir kere elde edilince günahkârların olduğu kadar azizlerin de işine yarayacaktır. Zira siyaset ile ilgilenecekse azizler de aynı günahkârlar gibi başarıya odaklanmak zorundadırlar.
“Doğru olan sonunda üstün gelir” veya
“Kötünün zaferi kısa sürer” gibi deyişlerle bu açık gerçeğin üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Sizin doğru olduğu için tuttuğunuz taraf üstün gelmişse bunun nedeni gücünün daha üstün olmasıdır.
Gücün genellikle halkın görüşüne dayandığı bilinen bir gerçektir. Bu halkın görüşünün kaynağı ise propagandadır.Yine bilinen bir gerçek de propaganda ile karşınızdakinden daha erdemli görünmeyi sağlamak size avantaj sağlayacağıdır. Karşı taraftan daha erdemli olarak görünmenin bir yolu ise (sahiden) erdemli olmaktır. Bazan da öyle olur ki halkın çoğunun erdem saydığı değerlere sahip olduğu sanılan taraf zaferi kazanır.
Bu yaklaşım ın Kilisenin XI., XII ve XIII. yüzyıllarda saygınlık ve gücünün yükselmesinde, reform akımının da XVI. Yüzyıldaki başarısında bu sistemin rolünün açık olduğu anlaşıldığında Makyavel’in bu konuda haklı olduğu görülür. Bununla beraber bu sistemin de önemli bazı önemli sakıncaları olduğu görülmektedir. Öncelikle,
bir kez gücü ele geçiren taraf, yine propaganda sayesinde karşı taraftan daha erdemli olduğunu kolayca gösterebilir.
İkinci olarak
karmaşanın hüküm sürdüğü bazı zamanlarda çoğu kez apaçık düzenbazlıklar bile iyi sonuç verir Makyavel‘in zamanı böyle bir dönemdi. Böyle zamanlarda kinik bakış ve davranış hızla yayılır ve insanlar yararlı gördükleri her olayı, davranışı
affedici olurlar. Hatta Makyavel’e göre,
böyle durumlarda cahil halka erdemli görünmeye çalışmak yararlı olur.
Bir adım daha ileri gidelim. Makyavel çağdaş insanların
ilkesiz benciller unscrupulous egoists oldukları görüşündedir ve şöyle der:
“Günümüzde bir cumhuriyet kurmaya girişen kişi, bu iş için şehirliler yerine dağlıları tercih etmelidir. Böylece işini kolaylaştıracaktır. Zira birinciler çoktan düzenbazlığa bulaşmışlardır. İlkesiz bencil kişi için en akıllı davranış yolu ise karşısındaki topluluğu hedef ve örnek almaktır.”
Diğer taraftan, Rönesans döneminde Kilise’nin tutumu herkesi hayrete düşürdü ama sadece Alplerin kuzeyindeki insanları öyle şoka soktu ki Reform’un önü açıldı. Luther harekete geçtiğinde Papalığın geliri aşırı derecede yüksekti. Öyle ki
Papa VI. Alexander ve
Papa II. Julius daha namuslu davranmış olsalardı bile bu gelir yine de pek düşük olmayacaktı. Bu tahmin doğruysa bu muhtemel durumun nedenı, her halde Rönesans İtalya’sında hâkim olan kinik yaklaşımdan başka bir şey olamazdı.
Buradan anlaşılır ki siyasetçiler, toplumun erdemli olması halinde, karşılarında etik endişelere kayıtsız bir toplum bulunması durumundan daha “iyi” davranırlar. Diüer taraftan, siyasetçiler suçlu olmaları ve de bu durumun herkesçe bilinior olması halinde de, gayet etkili bir sansür uygulanıyor olması şartıyla siyasetçiler daha "iyi" davranırlar.
Aslında riyakarlık ile bir ölçüde netice alınabilir ama ülkede bazı önemli kurumlar mevcut olduğu takdirde bu pek kolay olmaz.
Görüldüğü üzere Makyavel’in siyasi fikirleri diğer pek çok antik çağ düşünürü gibi bazı bakımlardan oldukça sığdır. Örneğin Lycurgus ve Solon gibi, bir toplumu daha önce olmuş ve yaşanmış olanları hiç kale almadan yeni baştan tümüyle yaratmayı amaçlayan ünlü yasa koyucularını üzerine ilgiyle eğilmektedir. ele alır.
Bir toplumun organik gelişmesini devleti yönetenlerin ancak belli ölçüde etkileyebileceği düşüncesi daha çok modern çağda ve evrim teorisinin etkisi ile kabul edilir oldu. Bu anlayışa Platon’da da Makyavel’de de pek rastlanmaz.
Bir zamanlar haklı olarak revaçta olan toplumun evrimle gelişerek değiştiği şeklindeki anlayış da artık geçerliliğini yitirmiş bulunuyor. Bu anlayışın günümüzde ve de yakın gelecekte yerini daha mekaniksel bir görüşe bırakmış olacağı söylenebilir.
Rusya’da ve Almanya’da aynen efsanevi
Lycusgus’un
Isparta için tasavvur ettiği kabul edilen siyasal sisteme benzeri toplumlar yaratıldı.
Antik çağdaki iyilikçi yasa koyucu bir efsane idi, çağımızın yasa koyucusu ise dehşet verici bir gerçektir.
,
Dünyamız gittikçe
Makyavel’in dünyasına benzedi; onun felsefesinin bugün red edilebileceğini uman çağımız insanının, artık XIX. yüzyılda gerektiğinden daha derinliğine düşünmesine ihtiyaç doğdu.