Hümanist kültüre açılan küçük bir pencere


ALINTILAR
Geçen Günlerde iz bırakan
Yazı, Bildiri, Söylev v.b.



MAKYAVEL’İN
SİYASAL GÖRÜŞLERİ
₪. Amacın iyi veya kötü olmasına değil, aracın uygun olup olmamasına bakılmalıdır.
₪. Cahil ‎halka erdemli görünmeye çalışmak yararlı olur.
₪ . ‎Gücün kaynağı halkın görüşüdür.
₪. ‎Halkın görüşü propaganda ile biçimlenebilir.
₪. ‎karmaşa zamanlarında apaçık düzenbazlıklar bile çoğu kez göze batmaz ve bağışlanır olur.
                    BAŞ SAYFA DÜŞÜNCE ODASI  MAVİPENCERE   GÖZLEMEVİ   ARKABAHÇE   IŞIKLIYOL   DÜNYA GÖRÜŞÜ
                          Alıntılık      Belgelik   Yarenlik   Okumalık ‎   Bakmalık   Gezinmelik
MAKYAVEL'İN SİAYASAL GÖRÜŞLERİ
(Bertrand Russel'in Kaleminden Kısa Bir Özet)
‎ Siyasal sistemlerde yer alan niteliklerden üçü çok önemlidir: ‎ ‎Ulusal Egemenlik Güvenlik İyi düzenlenmiş Anayasa En iyi anayasa ise yasal hakları Prenshükümdar, ‎asiller ve halk arasında, her birinin gerçek gücüne göre paylaştıran anayasadır ki böyle bir anayasanın bulunduğu ülkede zafer kazanabilen ihtilaller ‎gerçekleştirmek pek mümkün olmaz; bu yüzden de o ülkede istikrar hüküm ‎sürer: Bununla beraber istikrar adına halka daha fazla önem ve güç tanınması uygun ‎olur.
‎ Siyasal eylemler bakımından eldeki araçların nitelikleri ve sayısı gibi hususlara dikkat etmek ‎gerekir. Etkili olmayacağı baştan belli olan yöntemlerle siyasal bir amaca erişmeye çalışmak ‎boşuna bir uğraştır. Amacın “iyi” olduğu kabul ediliyorsa kullanılacak ‎araçlar belirlenmelidir. Bu aşamada amacın iyi veya kötü olduğunu irdelemek yerine araçların teknik ‎açıdan uygun olup olmadığına bakmak yeğdir.
“Başarı" amacınız ne olursa ‎olsun ona erişmek demektir. Başarı hakkında bilgi edinirken, kötülerin başarılarının da aynen ‎iyilerin başarıları gibi gözlemlenmesi gerekir; hatta bu incelemede kötülere daha fazla ağırlık ‎verilmelidir; çünkü başarılı günahkârlar (sinners) başarılı ‎‎azizlerden (saints) daha çoktur.. Ayrıca bu bilgiler bir kere ‎elde edilince günahkârların olduğu kadar azizlerin de işine yarayacaktır. Zira ‎siyaset ile ilgilenecekse azizler de aynı günahkârlar gibi başarıya odaklanmak zorundadırlar.
‎ ‎ “Doğru olan sonunda üstün gelir” veya “Kötünün zaferi kısa sürer” gibi ‎deyişlerle bu açık gerçeğin üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Sizin doğru olduğu için tuttuğunuz ‎taraf üstün gelmişse bunun nedeni gücünün daha üstün olmasıdır. ‎Gücün genellikle halkın görüşüne dayandığı bilinen bir gerçektir. Bu halkın görüşünün kaynağı ise ‎propagandadır.Yine bilinen bir gerçek de propaganda ile karşınızdakinden daha erdemli ‎görünmeyi sağlamak size avantaj sağlayacağıdır. Karşı taraftan daha erdemli olarak ‎görünmenin bir yolu ise (sahiden) erdemli olmaktır. Bazan da öyle olur ki halkın çoğunun erdem ‎saydığı değerlere sahip olduğu sanılan taraf zaferi kazanır.
‎ ‎ Bu yaklaşım ın Kilisenin XI., XII ve XIII. yüzyıllarda saygınlık ve gücünün yükselmesinde, ‎reform akımının da XVI. Yüzyıldaki başarısında bu sistemin rolünün açık olduğu anlaşıldığında ‎Makyavel’in bu konuda haklı olduğu görülür. Bununla beraber bu sistemin de önemli bazı önemli ‎sakıncaları olduğu görülmektedir. Öncelikle,bir kez gücü ele geçiren ‎taraf, yine propaganda sayesinde karşı taraftan daha erdemli olduğunu kolayca ‎gösterebilir.
‎ İkinci olarak karmaşanın hüküm sürdüğü bazı zamanlarda çoğu kez ‎apaçık düzenbazlıklar bile iyi sonuç verir Makyavel‘in zamanı böyle bir dönemdi. Böyle ‎zamanlarda kinik bakış ve davranış hızla yayılır ve insanlar yararlı gördükleri her olayı, davranışı ‎affedici olurlar. Hatta Makyavel’e göre, böyle durumlarda cahil ‎halka erdemli görünmeye çalışmak yararlı olur.
‎ Bir adım daha ileri gidelim. Makyavel çağdaş insanların ilkesiz ‎benciller unscrupulous egoists oldukları görüşündedir ve şöyle der:‎ ‎
“Günümüzde bir cumhuriyet kurmaya girişen kişi, bu iş için şehirliler yerine dağlıları tercih etmelidir. ‎Böylece işini kolaylaştıracaktır. Zira birinciler çoktan düzenbazlığa bulaşmışlardır. ‎İlkesiz bencil kişi için en akıllı davranış yolu ise karşısındaki topluluğu hedef ve örnek ‎almaktır.”
Diğer taraftan, Rönesans döneminde Kilise’nin tutumu herkesi hayrete düşürdü ama sadece Alplerin kuzeyindeki insanları öyle şoka ‎soktu ki Reform’un önü açıldı. Luther harekete geçtiğinde ‎Papalığın geliri aşırı derecede yüksekti. Öyle ki Papa VI. Alexander ‎ve Papa II. Julius daha namuslu davranmış olsalardı bile bu gelir yine de ‎pek düşük olmayacaktı. Bu tahmin doğruysa bu muhtemel durumun nedenı, her halde Rönesans İtalya’sında hâkim olan kinik ‎yaklaşımdan başka bir şey olamazdı.
‎ ‎ Buradan anlaşılır ki siyasetçiler, toplumun erdemli olması halinde, karşılarında ‎etik endişelere kayıtsız bir toplum bulunması durumundan daha “iyi” davranırlar. Diüer taraftan, siyasetçiler suçlu olmaları ve de bu durumun herkesçe bilinior olması halinde de, gayet etkili ‎bir sansür uygulanıyor olması şartıyla siyasetçiler daha "iyi" davranırlar. Aslında ‎riyakarlık ile bir ölçüde netice alınabilir ama ülkede bazı önemli kurumlar mevcut olduğu ‎takdirde bu pek kolay olmaz. Görüldüğü üzere Makyavel’in siyasi ‎fikirleri diğer pek çok antik çağ düşünürü ‎gibi bazı bakımlardan oldukça sığdır. ‎Örneğin Lycurgus ve Solon gibi, bir ‎toplumu daha önce olmuş ve yaşanmış ‎olanları hiç kale almadan yeni baştan ‎tümüyle yaratmayı amaçlayan ünlü yasa ‎koyucularını üzerine ilgiyle eğilmektedir. ele alır. Bir toplumun ‎organik gelişmesini devleti yönetenlerin ‎ancak belli ölçüde etkileyebileceği ‎düşüncesi daha çok modern çağda ‎ve evrim teorisinin etkisi ile ‎kabul edilir oldu. Bu anlayışa Platon’da da ‎Makyavel’de de pek rastlanmaz.‎ Bir zamanlar haklı olarak revaçta olan ‎toplumun evrimle gelişerek değiştiği ‎şeklindeki anlayış da artık geçerliliğini ‎yitirmiş bulunuyor. Bu anlayışın günümüzde ve de ‎yakın gelecekte yerini daha mekaniksel ‎bir görüşe bırakmış olacağı söylenebilir. Rusya’da ve ‎Almanya’da aynen efsanevi Lycusgus’un ‎Isparta için tasavvur ettiği kabul edilen ‎siyasal sisteme benzeri toplumlar ‎yaratıldı.
Antik çağdaki iyilikçi yasa koyucu bir ‎efsane idi, çağımızın yasa koyucusu ise ‎dehşet verici bir gerçektir.
, Dünyamız ‎gittikçe Makyavel’in dünyasına benzedi; ‎onun felsefesinin bugün red edilebileceğini uman ‎çağımız insanının, artık XIX. yüzyılda ‎gerektiğinden daha derinliğine ‎düşünmesine ihtiyaç doğdu.