Hümanist kültüre açılan küçük bir pencere

OKUMALIK
Eski Yeni Şairlerden Üçer Şiir
Lo ben seni hapislerde sevmişim.
Dört yanım puşt zulası.
İlk nefesi Hızır gibi yetişir Cibalide sarılan cıgaranın.
Bu yasaklarFiravun kalıntısı.

AHMET ARİF

BAŞ SAYFA  YAZILAR  MAVİPENCERE   GÖZLEMEVİ   ARKABAHÇE  IŞIKLIYOL
                 Alıntılık      Belgelik  Yarenlik   Okumalık ‎   Bakmalık   Gezinmelik

KARANFİL SOKAK

‎Tekmil ufuklar kışladı
‎ ‎Dört yön,onaltı rüzgar
‎ ‎Ve yedi iklim beş kıta
‎ ‎Kar altındadır.
‎ ‎
‎ ‎Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
‎ ‎Ray, asfalt, şose, makadam
‎ ‎Benim sarp yolum, patikam
‎ ‎Toros, Anti-toros ve asi Fırat
‎ ‎Tütün, pamuk, buğday ovaları,çeltikler
‎ ‎Vatanım boylu boyunca
‎ ‎Kar altındadır.
‎ ‎
‎ ‎Döğüşenler de var bu havalarda
‎ ‎El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
‎ ‎Ümit, öfkeli ve mahzun
‎ ‎Ümit, sapına kadar namuslu
‎ ‎Dağlara çekilmiş
‎ ‎Kar altındadır.
‎ ‎
‎ ‎Şarkılar bilirim çığ tutmuş
‎ ‎Resimler, heykeller, destanlar
‎ ‎Usta ellerin yapısı
‎ ‎Kolsuz,yarı çıplak Venüs
‎ ‎Trans-nonain sokağı
‎ ‎Garcia Lorca'nın mezarı,
‎ ‎Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
‎ ‎Kar altındadır.
‎ ‎
‎ ‎Duvarları katı sabır taşından
‎ ‎Kar altındadır varoşlar,
‎ ‎Hasretim nazlıdır Ankara.
‎ ‎Dumanlı havayı kurt sevsin
‎ ‎Asfalttan yürüsün Aralık,
‎ ‎Sevmem, netameli aydır.
‎ ‎Bir başka ama bilemem
‎ ‎Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
‎ ‎Kalbim, bu zulümlü sevda,
‎ ‎Kar altındadır.
‎ ‎
‎ ‎Gecekondularda hava bulanık puslu
‎ ‎Altındağ gökleri kümülüslü
‎ ‎Ekmeğe, aşka ve ömre
‎ ‎Küfeleriyle hükmeden
‎ ‎Ciğerleri küçük, elleri büyük
‎ ‎Nefesleri yetmez avuçlarına
‎ ‎-İlkokul çağında hepsi-
‎ ‎Kenar çocukları
‎ ‎Kar altındadır.
‎ ‎
‎ ‎Hatıp Çay'ın öte yüzü ılıman
‎ ‎Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
‎ ‎Karanfil Sokağında gün açmış
‎ ‎Hikmetinden sual olunmaz değil
‎ ‎"mucip sebebin" bilirim
‎ ‎Ve "kafi delil" ortada...
‎ ‎
‎ ‎Karanfil sokağında bir camlı bahçe
‎ ‎Camlı bahçe içre bir çini saksı
‎ ‎Bir dal süzülür mavide
‎ ‎Al - al bir yangın şarkısı,
‎ ‎Bakmayın saksıda boy verdiğine
‎ ‎Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.

ANADOLU


‎ ‎Beşikler vermişim Nuh'a
‎ ‎Salıncaklar, hamaklar,
‎ ‎Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
‎ ‎Anadoluyum ben,
‎ ‎Tanıyor musun ?
‎ ‎
‎ ‎Utanırım,
‎ ‎Utanırım fıkaralıktan,
‎ ‎Ele, güne karşı çıplak...
‎ ‎Üşür fidelerim,
‎ ‎Harmanım kesat.
‎ ‎Kardeşliğin, çalışmanın,
‎ ‎Beraberliğin,
‎ ‎Atom güllerinin katmer açtığı,
‎ ‎Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
‎ ‎Kalmışım bir başıma,
‎ ‎Bir başıma ve uzak.
‎ ‎Biliyor musun ?
‎ ‎
‎ ‎Binlerce yıl sağılmışım,
‎ ‎Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
‎ ‎Nazlı, seher-sabah uykularımı
‎ ‎Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
‎ ‎Haraç salmışlar üstüme.
‎ ‎Ne İskender takmışım,
‎ ‎Ne şah ne sultan
‎ ‎Göçüp gitmişler, gölgesiz!
‎ ‎Selam etmişim dostuma
‎ ‎Ve dayatmışım...
‎ ‎Görüyor musun ?
‎ ‎
‎ ‎Nasıl severim bir bilsen.
‎ ‎Köroğlu'yu,
‎ ‎Karayılanı,
‎ ‎Meçhul Askeri...
‎ ‎Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
‎ ‎Sonra kalem yazmaz,
‎ ‎Bir nice sevda...
‎ ‎Bir bilsen,
‎ ‎Onlar beni nasıl severdi.
‎ ‎Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
‎ ‎Minareden, barikattan,
‎ ‎Selvi dalından,
‎ ‎Ölüme nasıl gülerdi.
‎ ‎Bilmeni mutlak isterim,
‎ ‎Duyuyor musun ?
‎ ‎
‎ ‎Öyle yıkma kendini,
‎ ‎Öyle mahzun, öyle garip...
‎ ‎Nerede olursan ol,
‎ ‎İçerde, dışarda, derste, sırada,
‎ ‎Yürü üstüne - üstüne,
‎ ‎Tükür yüzüne celladın,
‎ ‎Fırsatçının, fesatçının, hayının...
‎ ‎Dayan kitap ile
‎ ‎Dayan iş ile.
‎ ‎Tırnak ile, diş ile,
‎ ‎Umut ile, sevda ile, düş ile
‎ ‎Dayan rüsva etme beni.
‎ ‎
‎ ‎Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
‎ ‎Namuslu, genç ellerinle.
‎ ‎Kızlarım,
‎ ‎Oğullarım var gelecekte,
‎ ‎Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
‎ ‎Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
‎ ‎Gözlerinden,
‎ ‎Gözlerinden öperim,
‎ ‎Bir umudum sende,
‎ ‎Anlıyor musun ?

MERHABA

Gün açar,
‎ Karın verir yağmurlu toprak.
‎ ‎İncesu Deresi, merhaba.
‎ ‎Saçakta serçeler daha çılgındır,
‎ ‎Bulutlarda kartal,
‎ ‎Daha çalımlı.
‎ ‎Koparır göğsünden bir düğme daha,
‎ ‎Tezkere bekliyen biri.
‎ ‎İncesu Deresi, merhaba.
‎ ‎
‎ ‎Genç bayraklar vardır,
‎ ‎Barış düşünür,
‎ ‎Kuyularda işçi, mavilikleri.
‎ ‎Ben hepsini düşünürüm,
‎ ‎Yirmidört saat
‎ ‎Ve seni düşünürüm,
‎ ‎Karanlık,hırslı...
‎ ‎Seni, cihanların aziz meyvası.
‎ ‎İlan-ı aşk makamından bir mısra,
‎ ‎Yeşerip, kımıldar içimde,
‎ ‎Düşer aklıma gözlerin...
‎ ‎
‎ ‎Oysa murad alamam.
‎ ‎Oysa akdan - karadan
‎ ‎Bilirim, payım bu kadar...
‎ ‎Unutmuş gülmeyi gözbebeklerim.
‎ ‎Unutmuş dudaklarım öpmeyi.
‎ ‎İncesu Deresi, merhaba...